Süt bezlerindeki ya da süt kanallarındaki hücrelerin genetik yapılarında değişim ve çoğalma meydana gelmesine meme kanseri denir. Meme dışındaki organlara da sıçrayabilen bu hastalığın nedeni kesin olarak bilinmese de kadınlarda, ileriye yaştakilerde ve ailesinde meme kanseri olanlarda daha sık görüldüğünü söyleyebiliriz.

Meme kanserinin kendi içerisinde bir sınıflandırılması vardır. Eğer kanser süt bezinden kaynaklanıyorsa lobuler karsinoma, süt kanalından kaynaklanıyorsa duktal karsinoma adını alır. Bu iki tip de kendi içlerinde iki gruba ayrılır. Labuler karsinoma eğer süt bezinin içindeyse lobuler karsinoma in situ (LCIS), süt bezinin dışına çıkmışsa invaziv lobuler karsinoma ismini alır. Duktal karsinomada da aynı şekilde, kanalın içindeyse duktal karsinoma in situ (DCIS), dışındaysa invaziv duktal karsinoma şeklinde tanımlanır.

Duktal Karsinoma İn Situ (DCIS)

Süt kanalarındaki hücrelerin henüz dışarıya taşmadan çoğalmalarına duktal karsinoma in situ denir. Meme kanserinin en erken aşaması olan bu türde kanser başka organlara sıçramaz. Sadece bu bölgenin çıkarılmasıyla kanser tamamen tedavi edilebilir. Bu aşamadaki tümörler elle muayene yapılmasına rağmen fark edilemeyecek kadar küçüktür. Mamografi ile teşhis edilebilir. Erken tanı konulabilmesi için 40 yaş üstündeki kadınların her yıl mamografi çektirmesi gerekir.

İnvaziv Duktal Karsinoma

Süt kanalındaki hücrelerin kanal dışına çıkmasına invaziv duktal karsinoma denir. Kanserin memeyi esir alma aşamasıdır. En sık görülen tür budur.

Lobuler Karsinoma İn Situ (LCIS)

Süt bezlerindeki hücrelerin henüz dışarıya taşmadan çoğalmalarına lobuler karsinoma in situ denir. Bu tür, günümüzde kanser olarak kabul edilmez. Çünkü invaziv lobuler karsinomaya dönüşme ihtimalleri yoktur. Ancak meme kanseri riskini arttıran bir durumdur ve dikkat edilmelidir.

İnvaziv Lobuler Karsinoma

Süt bezlerindeki hücrelerin dışarıya çıkmasına invazic lobuler karsninoma denir. İnvazic duktal karsinomadan sonra en sık görülen tiptir.

Meme Kanserinin Nedenleri ve Risk Faktörleri

Öncelikle şunu belirtmek gerekir ki; burada saydığımız risk faktörleri adı üstünde riski arttıran faktörlerdir. Meme kanserinin nedeni tam olarak bilinmez. Yıllardan beri yapılan araştırma ve gözlemlere dayanarak bazı etmenlerin riski arttırdığı görülmüştür. Buna göre bu faktörleri taşıyan kişiler meme kanseri olacağı anlamına gelmez. Aynı şekilde risk faktörlerini taşımayan kişilerin meme kanseri olmayacağı da söylenemez. Şimdi risk faktörlerine bakalım:

İleri yaş… Meme kanseri tanısı konulan kişilerin yaklaşık 4’te 3’ü 50 yaşın üstündedir.

Ailesel faktörler… Birinci derece akrabalarda meme kanseri görülmüşse risk artar.

Daha önce meme kanseri geçirmek… Meme kanseri teşhisi konulmuş ve tedavi olunmuşsa diğer memede de kanser gelişme ihtimali 3-4 kat artar.

İyi huylu kitleler… Daha önce iyi huylu bir kitle oluşmuşsa ve biyopsi sonucu hiperplazi ya da papillomatozis şeklinde bildirilmişse risk 1,5-2 kat artar. Atipik hiperplazi tanısı konmuşsa risk 5 kat artar.

Lobuler karsinoma in situ… Bu tipin aslında bir kanser olarak görülmediğini söylemiştik. Ancak lobuler karsinoma in situ tanısı konulmuşsa meme kanseri riski 10 kat artar.

Doğurganlık süresi… Buna adet görme süresi de diyebiliriz. Kadın, adet görmeye erken başlamışa ve menopoza geç girmişse doğurganlık süresi normalden uzun sürmüş demektir. Ve bu sürenin uzun olması riski arttırır.

Geç doğum yapma… İlk çocuğunu 30 yaşından sonra doğuran kadınlarda meme kanseri görülme riski, 20 yaşından önce doğum yapan kadınlara oranla daha fazladır.

Sosyoekonomik seviye… Geç doğum yapmak ve doğurganlık süresi göz önüne alındığında sosyoekonomik seviyesi yüksek olan kadınlarda da riskin daha fazla olduğunu ortaya çıkarmaktadır. Çünkü sosyoekonomik seviyesi yüksek olan kişiler daha iyi beslendikleri için daha erken adet görür. Ayrıca bu kişiler daha geç evlenip daha geç çocuk doğurdukları için risk artar.

Östrojen hormonu tedavisi… Östrojen tedavisi gören kadınlarda risk daha fazladır.

Doğum kontrol hapı… Bu hapların uzun süre kullanılması çok olmasa da riski arttırır.

Alkol… Günde 15 gramdan fazla alkol alan kadınlarda, hiç alkol almayanlara göre riskin arttığı gözlemlenmiştir.

Sigara… Sigara içen ya da pasif içici olan kadınlarda meme kanseri riskinin arttığı son zamanlarda yapılan araştırmalarla kanıtlanmıştır.

Obezite… Özellikle menopoz sonrasındaki kadınlarda riski arttırır.

Radyasyon… Genç yaştaki kadınlarda göğüs bölgesine radyoterapi uygulanması ileri yaşlarda kanserin gelişme riskini arttırır.

Meme Kanseri Tanısı

Tanıda ilk adım kişinin kendi kendisini muayene etmesidir. Bu yöntem göz, el ve yatarak yapılabilir. Daha sonra hekimin fiziki muayenesi gelir.  Hekim elle muayeneyle hastanın hikayesini birlikte ele alır. Görüntüleme yöntemlerinin başında mamografi gelir. Meme ultrasonografisi mamografiye göre daha hassas sonuçlar verebilir. Radyasyon içermez. Meme MR’ı ve PET de tanı yöntemleri arasındadır. Eğer şüpheli bir durum varsa hücre ve doku örnekleri alınarak biyopsi yapılır.

Meme Kanseri Tedavisi

Meme kanseri tedavisi farklı branşların bir arada yürüttüğü disiplinli bir süreçtir. Tedavi yöntemleri içerisinde kabaca ameliyat, kemoterapi (ilaç tedavisi) ve radyoterapi (ışın tedavisi) yer alır.

Tedavinin ilk aşaması cerrahidir. Amaç kanserli dokuyu vücuttan çıkarmaktır. Bu, tüm memenin alınması (mastektomi), kanserli kitlenin alınması (lumpektomi) ve memenin bir kısmının alınması (quadranektomi) şeklinde yapılabilir.

Hastanın ve tümörün özelliklerine göre kemoterapi uygulanabilir. Bazı durumlarda ameliyattan sonra ek tedavi olarak yapılabilir. Kemoterapide toksik ilaçlarla kanser hücrelerinin yok edilmesi amaçlanır. Hormon tedavisi ile östrojen hormonunu durdurmak gerekebilir.

Radyoterapi ile çoğalan hücrelerin DNA’larını bozarak yok etmek hedeflenir. Bu esnada bazı sağlıklı hücrelerin de yok edilmesi yan etkiler meydana getirebilir. Işın tedavisi ve x ışını, radyoterapi ile aynı şeydir. 

 

 

 

 

 

Online Randevu